Bilişim Sistemleriyle İşlenen Hırsızlık Suçlarında İspat Sorunu ve Hukukun Yeni Sınavı
- patikahukuk
- 28 Nis
- 3 dakikada okunur

Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü, artık bir kutlama gününden fazlasını temsil etmek zorunda. Her geçen yıl daha karmaşık hale gelen dijital suçlar karşısında hukuk sistemlerinin refleksi, bu günün gerçek anlamını belirliyor. Teknoloji büyürken adalet nasıl şekilleniyor? Yasal sistemler bu yeni suç formlarına yeterince cevap verebiliyor mu? 17 Mayıs, işte bu soruların merkezde olması gereken bir eşiktir.
Bu bağlamda, Türk Ceza Kanunu’nun 142/2-e maddesinde yer alan ve hırsızlık suçunun dijitalleşmiş hali olarak karşımıza çıkan “bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık” suçu, yalnızca teknik bir mesele değil; aynı zamanda dijital çağda hukukun kapsayıcılığına dair bir turnusol kağıdıdır. Artık mülkiyetin sadece fiziksel değil, sanal olanının da korunması gereken bir çağdayız. Ancak bunun için sadece teknolojik önlemler değil; sağlam, derinlikli ve teknik bilgiyle desteklenmiş bir ceza adaleti pratiği gerekmektedir.
Dijital Suçun Evrimi
Hırsızlık suçu, tarih boyunca bireyin ya da toplumun mülkiyetine yönelik en ciddi tehditlerden biri olarak kabul edilmiştir. Ancak günümüzde, fiziki temas olmaksızın gerçekleştirilen dijital transferler, artık bir tuşa basmakla milyonlarca liralık kayıplara neden olabiliyor. Bu da bilişim sistemlerini, suçun hem aracına hem de hedefine dönüştürüyor.
Örneğin, bir bireyin internet bankacılığına ait şifrelerinin ele geçirilerek hesabından üçüncü kişilere para aktarılması gibi eylemler; bilişim yoluyla hırsızlığın en sık karşılaşılan biçimidir. Bu tür eylemlerde artık yalnızca taşınır bir malın değil, dijital varlıkların ve veri zilyetliğinin çalınmasından bahsedilmektedir.
İspatın Zorluğu: Dijitalin Karanlık Yüzü
Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenen hırsızlık suçlarında en kritik mesele, iddianın ispatıdır. Bu noktada, dijital dünyanın doğası gereği, delillerin manipüle edilebilirliği, kopyalanabilirliği ve “failin” kolaylıkla gizlenebilir olması, yargılama sürecini oldukça karmaşık hâle getirmektedir.
IP adreslerinin sabit mi (statik) yoksa değişken mi (dinamik) olduğu, suçun işlendiği sistemde Wi-Fi gibi başkalarının erişimine açık ağ bağlantılarının bulunup bulunmadığı, dijital verinin orijinalliği ve bozulup bozulmadığı gibi teknik ayrıntılar, hukuki süreci doğrudan etkilemektedir.
Bu nedenle hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında bilirkişi raporları, uzman görüşleri, adli bilişim analizleri büyük önem taşır. Ancak uygulamada bu raporların çoğu zaman yüzeysel, şablon ve teknik detaylardan yoksun oluşu, sanığın haklarının ihlaliyle sonuçlanabilecek ağır cezalara neden olabilmektedir.
Ceza Adaletinde Denge: Şüpheden Sanık Yararlanır
Ceza yargılamasında temel prensip “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bilişim yoluyla işlenen suçlarda, verilerin nasıl elde edildiği, kim tarafından ve ne amaçla kullanıldığı gibi sorulara net cevaplar verilmeden, yalnızca sonuçtan hareketle fail tespiti yapılması, masumiyet karinesini zedeleyebilecek sonuçlar doğurur.
Bunun yanı sıra, söz konusu fiilden elde edilen ekonomik yararın faille olan bağlantısı net olarak ortaya konulmalı; aksi hâlde yalnızca “sistemde izi görülen” kişilere mahkûmiyet kararı verilmemelidir. Dijital ortamların kötüye kullanıma açık doğası gereği, sanığın gerçekten kastla hareket edip etmediği de titizlikle analiz edilmelidir.
Yargılamada Disiplinlerarası Yaklaşım Şart
Bu suç tipinde en büyük sorun, suçun vasfının doğru belirlenememesi ve yeterince teknik uzmanlık içermeyen delillerle hüküm kurulmaya çalışılmasıdır. Halbuki adaletin tesis edilebilmesi için, dijital altyapı ile hukukun disiplinlerarası bir anlayışla buluşturulması gerekir. Yalnızca hukukçuların değil, aynı zamanda adli bilişim uzmanlarının, ağ güvenliği mühendislerinin, veri analistlerinin de sürece dâhil edilmesi artık bir zorunluluktur.
Adaletin Dijital Sınavı
Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenen hırsızlık suçları, çağımızın en çetin hukuki meydan okumalarından birini temsil etmektedir. 17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü, bize yalnızca teknolojinin nimetlerini değil, aynı zamanda onun yarattığı yeni sorumlulukları da hatırlatmalıdır. Adaletin dijital dünyada da tesisi için;
Her somut olayın teknik verilerle desteklenmiş olması,
İddianamelerin açık ve anlaşılır şekilde fiili tarif etmesi,
Yargılamada uzman görüşlerinin dikkate alınması,
Ve en önemlisi, birey haklarının evrensel hukuk ilkeleriyle güvence altına alınması gerekmektedir.
Bugün, bilgi toplumunun gücünü kutlarken, aynı zamanda bu gücün suistimal edilmesini önleyecek şeffaf, adil ve teknolojik olarak donanımlı bir hukuk sistemi inşa etmenin gerekliliğini de hatırlamalıyız.
Not: Bu makale, hukuki konulara ilgi duyan kişilerin genel bilgilendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır; ve hukuki danışmanlık yerine geçmez Kapsamlı bir kaynak olma iddiası taşımaz ve yasal tavsiye olarak değerlendirilmemelidir.
Yorumlar