Uzaktan çalışmada “rıza” yoksa tazminat kapıda!
Lojistikte operasyonel güç arttıkça, hukuk birimlerine daha fazla iş düşüyor. Avukat Seda Yılmaz, lojistik firmalarının, hizmet coğrafyaları genişlediği ölçüde hukuki sorunlarla daha fazla karşılaşabileceğine dikkati çekti. “Mesela Sınırda Karbon Düzenlemesi’ne hazırlık yapmayanlar AB’de kontak kapatabilir” diyen Yılmaz, bu noktada sorun çıktıktan sonra değil, önceden riskleri analiz etmenin şirketler için büyük önem taşıdığını vurguladı.
Batı ile Doğu arasındaki geleneksel lojistik koridorlarında son dönemde yaşanan sıkıntılar, Türkiye’nin taşımacılıktaki önemini daha da artırdı. Orta Koridor, Türk lojistik sektörünün büyümesi açısından büyük fırsatlar sunuyor. Milli sermayeli çok sayıda lojistik firması, global oyuncu olma yolunda önemli adımlar atıyor. Ancak operasyonel güç artıp, hizmet sunulan coğrafya genişledikçe hukuki sorunlar da büyüyebiliyor. Avukat Seda Yılmaz, lojistikte önleyici hukukun önemine dikkati çekti.
Lojistik firmalarının hukuk birimlerinin ya da danışmanlarının proaktif hareket etmesi gerektiğine işaret eden Yılmaz, hukukçuların görevinin sorun çıktıktan sonra yargısal süreci takip etmek yerine, sorun çıkmadan riskleri analiz edip ön almaya doğru evrildiğini vurguladı. Yılmaz, özellikle Avrupa’da lojistik sektörüne ilişkin kuralların hızla güncellendiğini belirterek, “Mevzuatta yapılan değişikliklerin takip edilmesi, hatta değişiklikler tasarı aşamasındayken firma yönetimlerinin zamanında uyarılmasıyla milyonlarca avroluk olası kayıplar önlenebiliyor. Bu sebeple ‘Legal Compliance Advisory’ olarak tanımlanan önleyici hukuk danışmanlığının Avrupa’daki etkinliği oldukça artmış durumda” dedi.
‘SINIRDA KARBON’A HAZIRLIKLI OLMAYANLAR KONTAK KAPATABİLİR
İklim krizi nedeniyle karbon ayak izinin düşürülmesi için atılan adımlara işaret eden Yılmaz, kademeli olarak zorunlu hale getirilen ve devlet politikası halini alan düzenlemelere değindi. AB tarafındaki çevresel uygulamaların, özellikle Sınırda Karbon Düzenlemesi gibi çalışmaların, lojistik sektörünü önemli ölçüde şekillendireceğini dile getirdi. Yılmaz, “Fosil yakıtlara dayalı bir faaliyet olarak lojistikte AB coğrafyasında ileriye dönük çok ciddi değişiklikler öngörülüyor. Buradaki kurallar sektörü doğrudan etkileyecek. Öte yandan kirletici unsurlarla çalışan çok sayıda fabrikanın, faaliyetlerini merkezden Doğu Avrupa ülkelerine kaydırıyor olması ise lojistik rotalarını yeniden şekillendiriyor” diye konuştu.
Çevresel düzenlemelere uyum sağlayamayan şirketlerin, AB pazarında hizmet sunma yeteneklerini kaybedebileceğini vurgulayan Yılmaz, “Global mevzuata uyum önemli bir sınav haline geldi. Şirketlerin, Sınırda Karbon Düzenlemesi ve diğer çevresel düzenlemelere uyum sağlamak için stratejik planlama yapmaları gerekiyor. Bu durum çevre dostu teknolojilere yatırım gerçekleştirmeyi, yeşil filolar oluşturmayı, emisyon raporlama sistemlerini kurmayı, hukuki danışmanlık almayı ve tedarik zincirini yeniden değerlendirmeyi içeriyor. Hazırlıklı olmayanlar AB’de kontak kapatabilir” değerlendirmesinde bulundu.
‘LOJİSTİK SEKTÖRÜ, ÇOK YÖNLÜ BİR HUKUKİ BAKIŞ GEREKTİRİYOR’
Yılmaz, sektörün taşıma, depolama ve gümrük işlemleri gibi çok sayıda faaliyet alanını kapsadığını, gerçekleştirilecek her işlemin de ulusal ve uluslararası düzeyde birçok düzenlemeye tâbi tutulduğunu hatırlattı. Şirketlerin bu geniş yelpazedeki düzenlemelere hâkim olmasının ve getirilen her değişikliği takip edebilmesinin hem zor hem de mecburi olduğunu söyleyen Yılmaz, şunları kaydetti:
“Lojistik sektörü, çok yönlü bir hukuki bakış gerektiriyor. Bu anlamda doğru takip, doğru analiz ve güncellemelere uyum gösterebilme kabiliyeti için hukuki anlamda profesyonel danışmanlık hizmeti almak büyük önem taşıyor. Örneğin kara yolu taşımacılığında CMR Konvansiyonu’nda yer alan düzenlemeler uluslararası her taşıma için önem arz ediyor. Burada gönderici, malların tesliminden önce gümrük izni ve diğer formalitelerin yerine getirilmesi için lojistik firmasına gerekli belgeleri vermek zorunda. Tüm süreçler tek tek sıkı takip edilmezse taraflar üzerinde olmaması gereken sorumluluklar doğabiliyor.”
TÜRKİYE’DE ALT TAŞIMALARDA DAHA ÇOK SORUN YAŞANIYOR
Yılmaz, lojistik firmaları yükü 3. bir firmaya taşıttırmak istediklerinde de sorumluluğun yine kendilerinde olacağına dikkati çekerek, “Alt taşıyıcının malı geç teslim etmesi ya da hiç teslim etmemesi gibi sorunlar sıklıkla yaşanabiliyor. Uygulamada firmalar, kendisine yakın gördüğü alt taşıyıcılarla çalışıyor. Ancak aralarında düzenli çalışma prensiplerini belirleyen, hak ve yükümlülüklere dönük yazılı bir sözleşme ise çoğunlukla bulunmuyor. Bu da somut uyuşmazlık mahkemeye yansıdığında ispat açısından sorunlara neden oluyor” bilgilerini paylaştı. Sektörde bir diğer sık karşılaşılan sorunun ise demuraj yani bekleme ücreti olduğuna işaret eden Yılmaz, taşıyıcının yükü limana ya da teslim yerine götürdüğünde, alıcının bunları zamanında teslim almayabildiğini hatırlattı. Yılmaz, bunun yanında eksik ve yanlış beyanların da dozvola süresini tüketebildiğini ifade etti. “Vize alınamaması ya da vize sürelerinin kısa süreli olması da güncel sıkıntılar arasında bulunuyor” diyen Yılmaz, bu tür riskleri içeren özel sözleşmeler yapılmazsa teslimat sorunları ve mali kayıplar yaşanabileceğinin altını çizdi. Yılmaz, bu ve benzeri olumsuzlukların sektörde güveni zedelediğini, sorunsuz, sistemli ve hukuka uygun çalışan firmaların ise güvenilirlik kazanarak rekabet gücünü artırdıklarını vurguladı.
SÜREKLİLİK KAZANAN İŞLERDE ÇERÇEVE SÖZLEŞME ÖNEMLİ
Yılmaz, çoğunlukla standart bir taşıma sözleşmesinin e-posta üzerinden iki üç satırı geçmeyecek şekilde, yükün cinsi, miktarı ve teslim alma ve varma yeri belirtilmek suretiyle ve fiyat teklifinin kabulüyle gerçekleştirildiğini söyleyerek, şöyle konuştu: “Münferit taşımalarda, sözleşmenin bu şekilde kurulması bir sorun teşkil etmeyebilir. Ancak lojistik firmalarının sürekli çalıştığı müşterileri veya alt yüklenicileriyle mutlaka taşıma ve teslim şartlarını, sürelerini, gecikme/demuraj ücretlerini, tarafların diğer hak ve yükümlülüklerini daha ayrıntılı düzenleyen bir çerçeve sözleşme akdetmeleri gerekiyor. Sonraki münferit anlaşmalarda hüküm olmaması durumunda bu çerçeve sözleşme hükümlerinin uygulanması, doğabilecek sorunların mahkemeye gitmeden çözülmesi için önem arz ediyor.”
SÖZLEŞMELERDE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE DOĞAL AFETLERE YER VERİLMELİ
Depolama sözleşmelerinde nitelikli ürünlerin hangi şartlar altında depoda bekletilmesi gerektiğinin mutlaka önceden karşı tarafa bildirilmesi gerektiğini anlatan Yılmaz, “Tedarik zinciri kesintileri, iklim değişikliği ve doğal afetler gibi mücbir sebeplerle ilgili olarak kesinlikle sözleşme maddelerine detaylı düzenlemelerin konulması önemli. Var olan sözleşmelerde ise tadiller yapılabilir. Çünkü bu durumlar gecikmelere ya da ürünlerde bozulmalara sebep olabiliyor. Burada ürünlerin sigortalatılması da önemli” görüşünü dile getirdi.
“Lojistik firmalarının sürekli çalıştığı müşterileri veya alt yüklenicileriyle mutlaka taşıma ve teslim şartlarını, sürelerini, gecikme/demuraj ücretlerini, tarafların diğer hak ve yükümlülüklerini daha ayrıntılı düzenleyen bir çerçeve sözleşme akdetmeleri gerekiyor.”
‘SÖZLEŞMELERİN DETAYLARI KURTARICI ÖNEME SAHİP’
Yılmaz, sözleşmelerdeki her bir detayın ileride çıkacak sorunlarla baş etmede çok önemli olduğunu vurguladı. Teslim sürelerinin tam hesaplanması gerektiğini ifade eden Yılmaz, “Burada ekibin tecrübesi devreye giriyor. Her teslimatın kendine göre özel durumları var. Detaylar kurtarıcı öneme sahip. Olası gecikme riskleri göz önüne alınarak, bu tarihler belirlenmeli. Bekleme durumlarında günlük ne kadar ücret işletileceği; yükleme, istifleme ve boşaltmanın kimin yükümlülüğünde olduğu gibi hususların açıkça yazılması da önemli” uyarısında bulundu.
Yılmaz, sözleşmelerde yükün alış ve varış yerlerinin, hangi gümrüklere uğranılacağının da belirtilmesi gerektiğine dikkati çekerek, şunları söyledi: “Taşıma komple mi, parsiyel mi olacak yazılmalı. Yıllık sözleşmelerde, hangi periyotlarda en fazla kaç taşıma talep edilebileceği belirtilmeli. Örneğin yıllık sözleşmede toplam 160 taşıma için anlaşma yapılmışsa ya da yıl boyunca sayısı belirlenmeyen bir şekilde anlaşma yapılmışsa, her hafta veya her ay kaç araç talep edileceğinin açıkça yazılması gerekiyor. Hangi ürünlerin tehlikeli madde olduğu, taşınması yasak ürünlerin neler olduğu ve öncesinde taşımacıya doğru bilgi verilmezse sonuçlarından taşımacının sorumlu olmadığını gösterir açık düzenlemelerin yapılması da önemli.”
DENİZ YOLU VE FRİGO TAŞIMALARI
Deniz taşımalarında taşımacının sorumluluğunun nerede başlayıp nereden bittiğinin belirtilmesi gerektiğini anlatan Yılmaz, ısı kontrollü taşımalar gibi uzmanlık gerektiren sevkiyatlar hakkında ise şunları kaydetti: “Frigo taşımalarda, ürünün kaç derecede taşınması gerektiği, bölmeli sistem kullanılacaksa farklı ısıların neler olması gerektiği gibi tüm detaylar net şekilde belirlenmeli. Boya taşımalarında, ürünlerin kaplarının nasıl istiflenmesi gerektiği, mekanik alet ve cihaz taşımalarında ise sabitlenme yöntemleri ile kullanılacak aparatlar açıkça yazılmalı.
” ÖDEME VE SİGORTA AYRINTILI YER ALMALI
Sözleşmelerde ödeme ve sigorta kısımlarının da ayrıntılı olarak ele alınması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu: “Ödemelerin ne şekilde yapılacağı ve vadelerinin açıkça yazılması gerekiyor. Ödeme için CMR aslının gönderilmesinin şart koşulduğu sözleşmeler var. Sigorta poliçesinin rastgele alınması ve firmanın kendisini sigorta teminatı altında ‘sanması’ yapılan en büyük yanlışlar arasında bulunuyor. Poliçe seçilirken öncelikle somut taşıma bakımından özellik arz eden hususlara dikkat edilmeli. Örneğin taşımanın yapılacağı güzergahta korsan saldırısı ihtimali bulunuyorsa bu risklerin poliçe kapsamına dâhil olup olmadığı incelenmeli. Teminat kapsamında olmayan rizikolar bakımından ek teminat alınmalı veya başka bir poliçe seçilmeli. Muafiyet klozları, muafiyet oranları titizlikle incelenmeli. Teminat limitleri somut riziko ve taşıyıcının sorumluluğunun azami sınırına paralel olarak doğru şekilde belirlenmeli.”
GÜMRÜKTE UYGULAMALAR HIZLA DEĞİŞEBİLİYOR
Yılmaz, ithalat ve ihracat işlemlerinin prosedürlerinin bilinmesinin de çok önemli olduğunu hatırlatarak, “Mevzuatta değişen uygulamalar takip edilerek, işlemlerin sağlanması gerekiyor. Beyannamelerde olması gereken bilgilerin neler olduğu, gümrük giriş-çıkışlarında hangi belgelerin istendiği gibi hususların bilinmesi belirleyici oluyor. Uygulamalar hızla değişebiliyor, sahadakilere önemli görevler düşüyor. Taşımacının sorumluluğundaki işlemlerin eksiksiz olması, taşımanın bekleme ve gecikme olmadan tamamlanması hem prestij hem de mali risklerin önlenmesi bakımından önemli” ifadelerini kullandı.
KAÇAKÇILIK VE YASA DIŞI GÖÇMEN SORUNU TEHDİT OLUŞTURUYOR
Yılmaz, sektörün en tedirgin olduğu konular arasında yer alan mal ve uyuşturucu kaçakçılığı ile kaçak göçmen sorununa da dikkati çekti. Firmaların ekipmanlarının kaçakçılık vakalarına karışmasının, markaların korkulu rüyası olduğunu dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti: “Bu konuda Türk lojistik firmaları çok dikkatli olsalar da zaman zaman iradeleri dışında olaylar yaşanabiliyor. Taşıdığı ya da taşıttığı yükün içinden kaçak bir eşya çıkması, firmaların âdeta kâbusu oluyor. Bu duruma düşen firmaların tüm yükleri incelemeye alınabiliyor. Karşılaştığımız vakalardan da çok iyi bildiğimiz üzere taşıyıcı bunun kendi bilgisi ve sorumluluğu dâhilinde olmadığını ispat etse dahi böylesi denetim ve soruşturmalara maruz kalmak, marka imajına zarar veriyor. Buradaki risklerin hukuki sonuçlarının tüm çalışanlara çok iyi anlatılması ve bir kriz yönetimi hazırlığı yapılması da gerekiyor. Yaşanacak sorunlarda izlenecek hukuki yol haritasının önceden belirlenmesi gerekiyor. Benzer riskler dorselere saklanan kaçak göçmenler için de geçerli.”
DOZVOLA KOTALARI, HUKUKİ TAKİBİN ÖNEMİNİ ARTIRDI
Yılmaz, şirketlerin dozvola süreçlerinde yerel ve uluslararası düzenlemelere tam uyum sağlamalarının da önemine değindi. Başvurunun doğru ve eksiksiz yapılması, gerekli belgelerin de tam sunulması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “Dozvola kotaları sınırlı tutulduğundan neredeyse sıfır hata ile çalışmak önemli hale geldi. Dozvolası bulunan bir şirket, taşıma esnasında kendisine verilen beyannameyi dikkatlice incelemeli ve göndericinin onayını alarak yola çıkmalı. Beyannamede alış ve varış yerlerini kontrol etmeli, kendi dozvolasının buna uygun olup olmadığını incelemeli. Aksi takdirde yaşanabilecek olumsuzluklarda, ürünlerin teslimatı veya lojistik planlamalar aksayabilir. Ülkelerdeki düzenleme değişikliklerini takip edip uyum sağlamak, bu süreçteki zararları en aza indirmeye katkı sağlıyor” değerlendirmesinde bulundu.
‘YAPAY ZEKÂ VE OTOMASYON, LOJİSTİKTE ALIŞILMIŞI DEĞİŞTİRECEK’
Yılmaz, lojistikte otomasyon ve yapay zekâ uygulamalarının ağırlığının artmasının, iş güvenliği, işçi hakları ve tazminat konularında yeni düzenlemelere ihtiyaç oluşturabileceğini de ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı: “Yazılım algoritmaları, otomasyon sistemleri ve diğer teknolojik yenilikler; patent, telif hakkı ve ticari sırlar gibi fikri mülkiyet alanlarını etkileyebilir. Otonom araçların yaygınlaşmasıyla olası kazalarda yükün zarar görmesi ve gecikme yaşanması durumunda sorumluluğun kimde olacağı ve rücu ilişkilerinde uyuşmazlıklar oluşabilir. Tüm bunlar önümüzdeki süreçte sektörün karşına çıkabilecek konu başlıkları arasında bulunuyor.”